Her şey kısırlaştı. Dünyanın külünün bir parçasıyım ben, hiçbir şeyin büyümeyeceği, hiçbir şeyin çiçek açmayacağı, meyve vermeyeceği bir şeyim. 20. yüzyıl tıbbının pek sevimli diliyle, yumurtlayamıyorum. Ya da yumurtlamıyorum. Bu ay yumurtlamadım, geçen ay yumurtlamadım. On yıldır bütün o sancıları boşuna çekmiş olabilirim. Şu anda olduğum yere gelmek için çabaladım, kanadım, kafamı duvarlara vurdum. Dünya üzerinde benim için doğru olan tek adamla, sevebildiğim tek adamla birlikte. Mümkün olsaydı eğer menopoza girene kadar çocuk doğurabilirdim. Çocuklarımız, küçük hayvanlarımız, çiçeklerimiz, sebzelerimiz ve meyvelerimizle dolu bir ev istiyorum. En derin zengin anlamıyla ‘Toprak Ana’ olmak istiyorum. Bir entelektüel, kariyer odaklı bir kadın olmaktan vazgeçtim: Bütün bunlar benim için yanıp kül oldu. Peki kendi içimde neyle karşılaşıyorum? Külle; gitgide daha fazla külle.
O korkunç, planlı, klinik cinsel ilişki döngüsüne gireceğim, âdet gördüğümde, cinsel ilişkiye girdiğimde koşa koşa tahlil yaptırmaya gideceğim. Şu bu aşıları olacağım, hormonlar, tiroit, kendimden başka bir şeye dönüşeceğim, yapay bir şeye dönüşeceğim. Bedenimse bir test tüpüne dönüşecek. “Altı aydır hamile kalamayan birinde bir sorun var demektir, şekerim,” dedi doktor. Ve, rahmime soktuğu bir ucunda pamuk olan küçük çubuğu çıkarıp yanındaki hemşireye doğru tutup: “Kapkara.” Eğer yumurtluyor olsaydım, yeşil renkte olurdu. Ne gariptir ki, aynı test şeker hastalığını tespit etmekte de kullanılıyor.
Yeşil, hayatın, yumurtaların ve şeker sıvısının rengi. “Doktor benim tam da yumurtladığım günü buldu,” dedi hemşire bana. “Müthiş bir test, daha ucuz, daha kolay.” Hah. Birdenbire benliğimin en derin temelleri sarsılıyor. Müthiş bir acı ve çabayla, arzularımın, duygularımın ve düşüncelerimin normal bir kadınınkilerin çevresinde döndüğü şeylerin çevresinde dönmeye başladığı noktaya geldim ve bir de ne göreyim? Kısırlık.
Birdenbire her şey meşum, ironik, ölümcül bir hal aldı. Eğer çocuk sahibi olamazsam - - -ve eğer yumurtlayamazsam, nasıl? - - - nasıl ben olurum? - - - Ölürüm. Kadın bedenimde öldü. Cinsel ilişki ölü bir şey haline gelir, bir çıkmaz sokak. Hiçbir şeyden zevk alamam, tam bir alay konusu. Yazdıklarımsa çiçek açan ve meyve veren güzel bir hediyenin, bir mükâfatın yerine, gerçek hayatın, gerçek duyguların boş ve eksik bir telafisi olur. Ted bir aile reisi olmalı. Bense bir anne. Ona duyduğum aşkı, aşkımızı, bizi, bedenim aracılığıyla, bedenimin kapıları yoluyla ifade etme şansım tamamen kayboldu. Bu konuda anormal derecede karamsar olduğumu söylemek herhangi bir kadının yumurtlamamayı kibirli bir sırıtışla karşılaması gerektiğini söylemek olur. Ya da bir “espri anlayışıyla”. Yine, hah!
Hiç postacı görmüyorum. Güzel, açık bir sabah. Ağladım, ağladım. Dün gece, bugün. Ted’i kısır bir kadınla nasıl evli tutabileceğim. Kısır kısır. Son şiiri, kitabına adını veren şiiri, kısır bir kadını doğuran hale getirme töreni: “Yaşayanların zincirinden kopup gelmiş / Geçmiş kadının içinde öldürülmüş / Gelecek fırlayıp gitmiş.” “Şu donmuş olana dokun.” Tanrım. Ve yazdığı çocuk kitabı da, tam benim doktora gittiğim gün, yani dün, T.S. Eliot’tan uzun bir övgü mektubu alıyor. Meet My Folks! (Bizimkilerle Tanış!) Ve bunu ithaf edecek ne bir çocuk var, ne de bunun için bir adım ya da bir umudum. Benim The Bed Book’umsa: Henüz bir yerden kabul almadı ama alacak, o şüpheli McLeod onu reddetse de reddetmese de ve ben onu Marty’nin evlat edindiği ikizlerine ithaf edeceğim. Tanrım. Bu dünyada kaldıramayacağım tek şey. Ürkütücü bir hastalıktan da kötü. Esther multipl skleroz hastası ama çocukları var. Jan deli, tecavüze uğramış ama çocukları var. Carol evli değil, hasta ama bir çocuğu var. Ve ben, aşkta çocukların sevinci taçlandırması gerektiği noktaya gelmişken burada böyle oturmuş tırnaklarımı kemiriyorum. Ne yapacağımı hakikaten bilmiyorum. Bütün neşem ve umutlarım tükenmiş durumda.
Sylvia Plath, Günlükler s.450-51-52 (16 Eylül, Çarşamba 1959)
—Fotoğraf: Sylvia Plath, ve iki çocuğu Frieda ve Nicholas, 1962
—Fotoğraf: Sylvia Plath, ve iki çocuğu Frieda ve Nicholas, 1962
Hayat ve felsefe. ... Hayat Felsefesi sözler,aforizmalar,resimler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorum yazarak katkı sağlayınız...