Translate

30 Haziran 2015 Salı

BEN ve ÖTEKİ’DEN BİZ’E


İnsan zihninin, evrensel hakikati tümel bir tasarım olarak sezebilmesi, doğum sırasında gerçekleşen bedensel kopmanın sonucundaki zihinsel yarılmayla tükenip sona eriyor.  İnsan, anne rahminin sıcak ve koruyucu dünyasından kopmuştur artık; anne ile biyolojik/zihinsel bir “bütünleşme” ve “bir olma” yaşantısından “ben” olma yaşantısına geçmiş; korumasızca ve isteğinin dışındaki birtakım süreçlerle, Sartre’ın deyimiyle ‘bu dünyaya fırlatılmıştır’ adeta.  Kısa süre içinde, annesinin göğsünün kendisinden ayrı bir varlık oluşunu keşfedecek; böylece annesinin ve kendisinin ayrı ayrı bedenler olduğunu kavrayacaktır. İlk keşif, ilk yalnızlık; ilk “ben ve öteki” kavrayışıdır bu… Bir anlamda travmatik bir durumdur. Böylece zihinde kategorileştirmelere açılan, her durum, olgu ya da edimi bu bakış ya da görme biçiminden okuyan bir mekanizma harekete geçmeye başlamıştır… 

İnsan bu varoluşsal kopuştan sonra zihnindeki bu uçurumu ya da yarılmayı, farkındalık geliştirmediği sürece, sanki bir yazgı gibi taşır. Bu düşünme biçimi; kategorik, sınıflandırmacı, ayırmacı, ayrıştırıcı, nesneleştirici olan,  analiz-sentez vb. süreçleri de kapsayan rasyonel düşünme biçimidir.

Yeni bir şeyler yapılmalı!




Hayat ve felsefe. ... Hayat Felsefesi sözler,aforizmalar,resimler

4 Haziran 2015 Perşembe

Dünyada yürüyerek dolaşırız..


Dünyada iyi ve kötü insanlar, bencillik ve yardımseverlik, iyilik ve kötülük var. Ama ben farklı uçuş seviyeleri olduğunu düşünmeyi tercih ederim. Dünyada yürüyerek dolaştığımızı düşünmeyi tercih ederim. Uçmayı bilen pek az insan var, örneğin üstatlar, daha da az sayıda insan çok yüksekten uçabiliyor, mesela bilgeler; bazıları da ne yazık ki sürünüyor. Bunların başlarını yerden kaldıracak yükseklikleri bile yok. Bunlar senin ve benim kötü insanlar olarak nitelediğimiz kişiler.
Ayrıca hepimizin kanatları yok. Bence herkes kendi yolunu kabul etmeli ya da yükseklik kazanmak için gelişmeyi denemeli. Ama delilik diye bir şey var ve kimileri kendilerini uçmaya bırakacaklarına, daha yukarıda görünmek için tırmanmayı tercih eder ve kulağa inanılmaz gelse de, bazıları da kimbilir hangi yanıtı arayarak kendilerini giderek daha fazla toprağa gömerler.
Her durumda bana her şey amacın yüksekliğine bağlıymış gibi geliyor.

Hayat ve felsefe. ... Hayat Felsefesi sözler,aforizmalar,resimler

Gelir ve gider tarihin treni...


Hayatın içinde hayat yok, Ey Meryem!
....
Gelir ve gider tarihin treni...
Adonis
Benim Adim Kirmizi'nin fotoğrafı.


Hayat ve felsefe. ... Hayat Felsefesi sözler,aforizmalar,resimler

SABAHINDA BİR SAHİBİ VAR



Kral demirciyi çağırıp, "Yarına kadar bin tane çivi yapmazsan, şafakta asılacaksın" demiş.
Bir günde bin çivinin yapılamayacağını bilen demirci hiçbir endişeye kapılmadan çivi yapmaya başlamış, hemde özene bezene. Yakınları ağlayıp sızlarken o çalışmaktan ağlamaya zaman bulamazmış. Kaygısızlığını dile getirenlerede "SABAHINDA BİR SAHİBİ VARDIR" dermiş.
Şafak yaklaşırken saraydan bir adam koşarak gelir. Yakınları ağlamayı hızlandırır. Saraydan gelen adam "Ne kadar yaptınsa hemen ver. Kral öldü tabutuna çakacağız" der.
Benim Adim Kirmizi'nin fotoğrafı.

Hayat ve felsefe. ..SABAHINDA BİR SAHİBİ VAR. Hayat Felsefesi sözler,aforizmalar,resimler

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Bana ait olan, bana gelir..


“Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum. Rüzgara gelgite ya da denize aldırmıyorum; artık zamana ya da kadere isyan etmiyorum. Bana ait olan, bana gelecek çünkü…”
Shakespeare
Art by Lady of the Lake / GÖLÜN LEYDISI
Isik tohumlari'nin fotoğrafı.


Hayat ve felsefe. ... Hayat Felsefesi sözler,aforizmalar,resimler

23 Nisan 2015 Perşembe

Dünyanın külünün bir parçasıyım ben..



Her şey kısırlaştı. Dünyanın külünün bir parçasıyım ben, hiçbir şeyin büyümeyeceği, hiçbir şeyin çiçek açmayacağı, meyve vermeyeceği bir şeyim. 20. yüzyıl tıbbının pek sevimli diliyle, yumurtlayamıyorum. Ya da yumurtlamıyorum. Bu ay yumurtlamadım, geçen ay yumurtlamadım. On yıldır bütün o sancıları boşuna çekmiş olabilirim. Şu anda olduğum yere gelmek için çabaladım, kanadım, kafamı duvarlara vurdum. Dünya üzerinde benim için doğru olan tek adamla, sevebildiğim tek adamla birlikte. Mümkün olsaydı eğer menopoza girene kadar çocuk doğurabilirdim. Çocuklarımız, küçük hayvanlarımız, çiçeklerimiz, sebzelerimiz ve meyvelerimizle dolu bir ev istiyorum. En derin zengin anlamıyla ‘Toprak Ana’ olmak istiyorum. Bir entelektüel, kariyer odaklı bir kadın olmaktan vazgeçtim: Bütün bunlar benim için yanıp kül oldu. Peki kendi içimde neyle karşılaşıyorum? Külle; gitgide daha fazla külle.
Yeraltı Edebiyatı'nın fotoğrafı.
O korkunç, planlı, klinik cinsel ilişki döngüsüne gireceğim, âdet gördüğümde, cinsel ilişkiye girdiğimde koşa koşa tahlil yaptırmaya gideceğim. Şu bu aşıları olacağım, hormonlar, tiroit, kendimden başka bir şeye dönüşeceğim, yapay bir şeye dönüşeceğim. Bedenimse bir test tüpüne dönüşecek. “Altı aydır hamile kalamayan birinde bir sorun var demektir, şekerim,” dedi doktor. Ve, rahmime soktuğu bir ucunda pamuk olan küçük çubuğu çıkarıp yanındaki hemşireye doğru tutup: “Kapkara.” Eğer yumurtluyor olsaydım, yeşil renkte olurdu. Ne gariptir ki, aynı test şeker hastalığını tespit etmekte de kullanılıyor.